Bu Blogda Ara

30 Haziran 2012 Cumartesi

Adını Sen Koy.


 Seni sevdiğimi bilmiyordum. Gözlerinin içine bakana dek. Sana ilk baktığımda gördüklerim herkesin gördüğünden farksızdı. Sonra bir başka geldin bana. Farklı geldin diğerlerinden. Seni bulunmaz hint kumaşı sandım. Kendimi şanslı sandım. Ama seni sevdiğimi bilmiyordum ki. Ufacık bir hoşlanmaydı sadece. Bu kadar acı vereceğini kim bilebilirdi. Soluk borumu delip gelen o acıyı hissetmiyordum başlarda. Sen vardın çünkü. Hayallerim vardı içinde sen olan. Umutlarım vardı gittikçe çoğalan. Sabrım vardı seni ömür boyu bekleyebileceğim. Artık onlar yok acı var sadece. Kanayan yaralarım var. Ve senin açtığın o yaralar sen olmadan dinmeyecek. Gel desem neye yarar ki gitme diyememişken. Şimdi cesaretimi toplayıp son bir kez sorsam neden diye. Sende cevap verebilecek kişilik, bende ise cevabını kaldıracak bir yürek var mı? Yok işte...

Saat: 00:51

Tarih: 27.06.2012- Çarşamba 

Değişimler..


  Değişime inanmazdım. Artık inandıklarımdan biri değişti. Ama ben değiştiğimden değil, bıraktığım gibi kalmayanlar yüzünden. Her şeyi aynı sanıyordum, sanmıştım. Haftalar, aylar kendimden çok bildiklerimi değiştirirmiş. Sevgimden gıdım eksiltmedi belki ama hayal kırıklıkları yaptı bende. Şimdiden söyleyeyim hayal kırıklıkları bünyeme zararlı. Sindirdim onları da bir güzel. Neyse işte en büyük hayal kırıklığım da aklıma gelmeyen birini değişmesi. Ben kendimden korkarken, değişimden korkarken, şimdi en yakınımdaki sanki en uzağımdaki. Sanki hiç anımız yokmuş gibi. Ben yokken hayatına girenlerle öyle ilgili ki, sanki ben hiç olmamışım gibi. Yaşadıklarımız bir hayaldi sanki. Değildi elbet ama değişen ne bilir. Şimdi değişime inanıyorum. Ama ondan korkmaya devam ediyorum. Tanıdığım herkes korkutuyor beni. Herkese çekinerek yaklaşıyorum. Ya onu hayatımın merkezi yaparsam ve sonra değişirse diye. En çokta değişmiş olabileceğim ihtimalinden korkuyorum. Sahi, ya ben değişmişsem. Etrafımdakiler aynıysa. Ya ben artık farklı bakıyorsam onlara, hayata... Neyse iyice karıştı kafam iyi geceler size..... 


Saat: 00:39
Tarih: 27.06.2012- Çarşamba 

29 Haziran 2012 Cuma

Özledim işte..



 Özledim. Beni gıcık etmeni özledim. Her şeyi ben bilirim tavrını özledim. Üzüp üzüp sonra gönlümü alabilme özelliğini özledim. Of deyişini özledim. İnsanları aşağılayıp, dalga geçmeni özledim. Ders çalışmadan konuları anlayan zekanı özledim. Bazen kötü olsa da sen kırılma diye güldüğüm esprilerini özledim. Tavan yapmış egonu özledim. Gülüşünü, bakışını, yürüyüşünü özledim. O harika sesini özledim. Beni yok saysa da hala sevgimden bir damla azalmayan seni özledim. Özetle seni özledim işte. İyisiyle, kötüsüyle olan seni. Çünkü ikisi de sensin ve ben ikisini de çok seviyorum.. (eskilerden..) 

13 Haziran 2012 Çarşamba

Renkler ve Moda

2012 çoğu insanın yeni umutlarla girdiği bir yıldı. Kimi hayal kırıklıklarıyla kimi de sürprizlerle 2012 yazına girdi şimdi de. Galiba hayal kırıklıklarıyla ilgili olan taraftayım. Evet şimdi hayal kırıklıklarımdan söz etmicem tabii. Konuya dönersek yaz diyordum. Hayır yazmaktaki yaz değil, mevsim olan yaz.
2012 yaz trendleri, bikini-mayo modelleri derken gelelim bu yazın renklerine. Herkes bunu merak eder ve o renklerde giysiler almak ister. Mesela kendimden örnek vereyim. Siyah çok moda diyelim. Moda diye gidip siyah üstler almam. Çünkü tenime gitmiyor. Yani demek istediğim. Modacıların söylediklerini unutun. Kimse size ne renk ve ne tarz giyeceğinizi söyleyemez. Giyeceğiniz renkleri ve modelleri siz belirleyin ve tarzınızı gösterin. (Tabi kendinizi rezil etmeden (: )




Ama yinede sizin için trend renkler ve bir kaç model. Ağzınızı kapatın da salyanız akmasın :)


Burada favorim Bibhu Mohapatra. :)


Bence Emanuel Ungaro tasarımı tulum gayet cool duruyor. :)


Ahh Alexander Mcqueen bu adamın tasarımlarına hayranım(keşke yaşasaydı) ve bence onun tasarımına bakıldığında leylak kokuları buraya kadar esiyor. :)


Kesinlikle Alberta Ferreti :)



Karar vermek çok zor tanrım bu renklere aşığım ama yinede favorim Versace diyorum. :)


Siyah. Bayılırım ama kendime pek yakıştırmıyorum. David Koma tasarım elbise bence detayları sert ve  iddialı. Siz ne düşünüyorsunuz? :)
Eğer hangisine giyerdin diye sorarsanız cevabım Badgley Mischka'nın tasarımından yana olacaktır. :)


İşte kararsız kaldığım anlardan biri. Son kararım Oscar De La Renta tasarımı olan uzun balık elbisedir. Ne kadar vücudumda güzel durmasada balık elbiselerin hastasıyım. :)


Aman allahım hepsi muhteşem. Beyaza bayılırım. Hepsi benim olsun hepsi benim olsun. Ama en çok da Emilio Pucci tasarımı olsun. Gelinliği hatırlattı bana. :)


Of bu renkte ne çok yakışır bana. Kesin ve net Alexander Mcqueen diyorum çünkü ben bu marka adı altındaki tüm giysilere, ayakkabılara, aksesuarlara, çantalara hayranım. :)

Keten Prensesim ♥

Keten Prensesim benim <3.... Şu yukarıdaki tatlı kız var ya o benim dostum, o benim sırdaşım, o benim dert ortağım, o benim aynam, o benim mutluluğum, o benim gözyaşım, o benim hayatım, o benim her bir şeyim. Onunla tanışalı çok sene olmamış olsa da kırk yıllık dostum gibi bilir ve severim. Aslında teknik anlamda kırk yıllık dostum olamaz. Daha on beşimdeyim. Neyse yine kaydım konudan. Şimdi bu şirin kız hakkında ne yazabilirim ki. Kendimi yanında çoooook rahat, mutlu, kuş tüyü kadar hafif hissediyorum. 
Elooooşum'la dersanede tanıştık 2010 yılının Eylül ayında. Gününü bilmiyorum o kadar psikopat değilim :) . Hemen kaynaştık bunla. Olmayan kilolarından rahatsızdı hanım efendi. Her neyse ben bu kızı çok sevdim işte. Kalbimin ortasına oturttum. Kalkmadı daha. Oturdu mu kalkmak bilmez zaten. (Şakaydı kızma elooş) Onun sevmediğim özellikleride vardı. Çok alıngan, küsgen biriydi. Küsgen kelimesini yeni buldum. Ama ben onu yonttum. Şimdi kusursuz. Öpücükler eloşuma. 
Elanurum benim küçük, tatlı, cadımdır duyurulur. :D :D




Adele Hayranlığı

Adele... Hayranım bu kadına. Kızmayın bana her şeyi delilikten yaptım. 
Evet aslında Adele ablaya büyük saygısızlık. Ne hakla onun adını küçük, iğrenç, eski boya kalemlerimin üstüne yazabildim. Bence çok hoş olmuş. <3 :D



Adele hayranlığım nereden gelmekte onu anlatıyım. Aslında biraz tuhaf. Ben aynı zamanda Linkin Park hayranıyımdır. Her şarkılarını beğenirim. Beğenmesem bile. Düşünün yani öyle bir delilik. Youtube'dan video izlerken Linkin Park'ın Adele'in şarkısı olan Rolling in the Deep'i söylediğini gördüm. Sonra bakıyım bu Adele kimmiş dedim ve araştırmaya koyuldum. Daha sonra Someone Like You şarkısını dinledim. Bayıldım. Aman allahım gerçek anlamda bayıldım. Sonra hemen ayıldım. Bayılmaktan korkarımda :O. Her neyse işte böyle başladı benim hayranlık maceram. Hatta zorla sınıftan arkadaşlarıma da sevdirdim onu. Ama bu pek iyi bir fikir değilmiş. Eski aşkımda onu severdi. Ve özellikle Rolling in the Deep şarkısını. 

Adele eskiden daha kiloluymuş. Zayıflamış ama. Neyse konudan sapmayalım. Bu sevdiğim çocukla arkadaştık aslında. Bir gün küstüm ben buna. Trip atıyorum. Ödev soruyor söylemiyorum falan. Hani biz Adele'in elma yanaklarıydık demesin mi çocuk bana? Evet, evet aynen böyle dedi. İşte o an ben dondurma gibi erimeye başladım. Şimdi kötü olan kısmına gelelim. Bu çocukla tekrar küsmemiz de yine aynı yolla gönlümü alır sanmıştım. Ama öyle olmadı. Bide üste çıktı çakal. Ben barışmak için çaba harcadım. Oysa ki ben onun hani biz Adele'in elma yanaklarıydık demesini bekliyodum. Çünkü cevabım hazırdı: Adele zayıfladı artık onun elma yanakları yok bilmiyomusun??  

Şiir mi ne bu??


Hayat bazen anlamsızlaşıyor mu?
Bazen çekilmez hale gelebiliyor.
Düştüğün o yer bir boşluk mu yoksa?
Bazen bu boşluğun çıkışı olmuyor.

Sende hiç kendini bir hiç gibi hissettin mi?
Ya da görünmezmiş gibi, hayalet gibi.
Hiç gölgenden kaçmaya çalıştın mı karanlıkta?
Görünmeyen ama varlığını bildiğin.
Sır gibi, umut gibi...

Meraklarım..

uzay nasıl bir yer, midede kelebeklerin uçması nasıl bir duygu öyle, intikam neden soğuk yenen bir yemektir, neden intikam yeriz, intikam bünyeye zararlı mı, neden intikama taktım, ben kimim, neyse byee..